Bardaktan boşanırcasına yağıyor yağmur.
Elimde bir şişe su,
Yağmur telaşeli mevzu.
Eli ayağına dolanı verir adamın.
Unutuverir hastalığı sağlığı.
Bardaktan boşanırcasına yağıyor yağmur.
Evime gidiyorum elimde bir şişe su.
Bugün yeni yattı maaşım.
Annem olsa,
Yağmur bereketiyle gelir derdi.
Ve yahut bereket yağıyor falan.
Bardaktan boşanırcasına yağıyor yağmur.
Ayaklarıma su girmesin diye,
Belediyenin hizmete mahsus açtığı deliklerden.
Neredeyse zıplayarak.
Evime gidiyorum, nedense bir neşe.
Bugün yeni yattı maaşım.
İlk iş karıma bir hediye alacağım.
Ve bir kışlık pabuç kendime.
Pazar yerine kıvrılıyorum.
Telaşen aklıma gelmemiş maske.
Karım olsa sinirlenirdi bu ahvale.
Ve çatar kaşlarını.
Bir cümleye başlar.
Yarısında aniden susardı.
Karım olmasa ne olurdu halim.
Pazar yeri evime giden son sokak.
Yağmurun telaşesine kapılmış pazarcılar
Ardı arkasına sıralıyorlar.
50 kuruş... 50 kuruş...
Soğan patates, soğan patates.
Ne alırsan 50 kuruş.
Az roka az marul... Bitti bitiyor, buyurun.
50 kuruş... 50 kuruş...
Gel ablacım gel ablacım.
Var limon.
Telaşesine kapılmışım yağmurun.
Telaşesine kapılmışım pazarın.
Telaşesine kapılmışım hayatın.
İstedim ki ....
Osman Erdal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder